İstanbul Resitalleri - Aralık 2012

15 Aralık 2012 Cumartesi 20:00

Llŷr Williams


















SAKIP SABANCI MÜZESİ 'the Seed' 
LLŶR WILLIAMS piyano
Konuklar, resital akşamı 'Monet'nin Bahçesi' sergisiniayrı bir bilet gerekmeksizin izleyebilecekler.

Galler Piyanisti Llŷr Williams, Oxford Üniversitesi Queen’s College ve Royal Academy of Music'ten en yüksek derecelerle mezun olduktan sonra Borletti-Buitoni Trust Ödülü'ne layık görüldü. Williams'ın Londra'da Wigmore Hall'dan NewYork'ta Carnegie Hall'a uzanan resital ve konserleri uluslararası basında övgü dolu sözlerle yer alıyor.... 
Llŷr Williams'ın farklı sanatçılarla birlikte ve solo olarak yayınlanan albümlerinin ardından Mussorgsky, Debussy ve Lizst'i yorumladığı "Pictures at an Exhibition" albümü 2010 yılında yayınlandı. Macar besteci Liszt'in eserlerini seslendirdiği son solo albümü ise geçtiğimiz günlerde Signum Records'tan çıktı. Yeni albüm hakkındaki ilk kritik, Willams'a övgülerle dolu.

Program
BACH / BUSONI
Chaconne Re minör
BEETHOVEN
Piano Sonata Op.110
BRAHMS
7 Fantasies Op116
LISZT
Sonetto 104 del Petrarca
LISZT
Tarantella
WAGNER / LISZT
Isoldens Liebestod (Tristan und Isolde)



Program Notları
JOHANN SEBASTIAN BACH (1685-1750)


Tüm dünyada müzik tarihinin temel taşı olarak kabul görmüş olan büyük Alman besteci Johann Sebastian Bach, yaşadığı Barok dönem’in müzikteki doruğunu oluşturmuştur. Barok müziğinin yapısında en belirgin özellik, müzikte “kontrast”lar kullanılması olmuştur. Müziksel ifadeyi güçlendirmek için kullanılan ses düzeyinin alçalıp yükselmesi Barok dönemde keşfedilen ve gelişen işaretlerle başlar. Orta Çağ ve Rönesans’ta ses şiddeti, hep aynı seviyede kullanılmakta iken Barok dönemde piyano (düşük ses) ve forte (gür ses) terimleri ile eserlerde ses şiddetinin önemi ve katkısı görülmeye başlar. Barok dönemin bir diğer yeniliği, bu döneme kadar olan müzikal yapıda bulunmayan ve eserin başka bir bölüme geçeceğini veya bittişini belirten bir olgunun kullanılmasıdır. 1600’lü yıllarda başlayan Barok dönem Bach’ın ölümüyle sona ermiştir. Kendi döneminde yaşamış ve kendinden sonra yaşayacak bütün büyük besteciler Bach’tan etkilenmiş ve yazdığı bin küsür eseri ile onlara ilham kaynağı olmuştur. J.S.Bach’ın eserleri BWV numaralarıyla indekslenmektedir; kısaltma Bach Werke Verzeichnis (Bach Eserleri Kataloğu) kelimelerinin baş harflerinden oluşur.

FERRUCCIO BUSONI (1866-1924)


İtalyan kompozitörü Ferruccio Busoni, bir piyano virtüözü olmanın yanısıra, müzik tarihinin en önemli editör, yazar, kompozisyon hocası, eğitimci ve orkestra şeflerinden biri olma özellikleri ile de tanınır. Çağdaş müziğin yaygınlaşması için çalışmış, kendi kompozisyonlarının yanısıra Bach, Liszt, Mozart, Beethoven, Brahms, Chopin, Schumann ve Schoenberg’in eserlerini piyanoya uyarlamıştır. Bilhassa Bach’ın piyano uyarlamaları ile adı Bach ile özdeşleşmiştir.
Chaconne Re Minör
Bach’ın solo keman için 1720 yılında yazdığı üç sonat ve üç partitadan oluşan eserinin, Re minör tondaki 2 numaralı keman partitası, Busoni tarafından 1893’de solo piyano için uyarlanmış, BV B24 olarak numaralandırılmıştır. Ciaccona (daha çok Fransızca olarak bilinen adıyla Chaconne) 2 numaralı keman partitasının 5. bölümüdür. Kökeni, 16.yy sonlarında İspanya’da oldukça popüler bir dans türü olan Chaconne’na dayanmaktadır. Busoni’nin uyarlaması piyanonun neredeyse tüm olanaklarını kullanarak yorumcuya ustalık gerektiren bir teknik ve anlatım gücünü zorunlu kılar. 

LUDWIG van BEETHOVEN (1770-1827)
Klasik Batı Müziği’nin “Üç B”sinden (Bach, Beethoven ve Brahms) biri olan Ludwig van Beethoven, hiç kuşkusuz batı müziği tarihinin en büyük bestecilerinden biridir. Beethoven’ın Almanya ve Avusturya’daki yaşamı, fakirlik, zorluklar, hastalıklar, ailevi sorunlar ve sonu hüsranla biten aşklarla doludur. Yaşadığı tüm eziyetlere rağmen, dehası bitmek tükenmek bilmemiş ve hayatı karmaşıklaştıkça yetenekleri de gittikçe artan maceracı bir yapıya bürünmüştür. En büyük eserlerini, Napolyon’un Viyana kuşatmasının en kötü yılında ve ölmeden önce sağır olarak geçirdiği 14 yıl boyunca bestelemiştir. Birçok Avrupalı besteci gibi, Beethoven da Kilise ve çeşitli aristokrat aileler tarafından maddi anlamda desteklenmiştir. Hala duyabiliyorken, popüler bir konser piyanisti olan ve kendi eserlerini çalan bestecinin en son performansı 1811’de, “İmparator” Konçertosu olmuştur. Bu dönemde tamamen sağırlaştığı için konseri büyük bir fiyaskoyla sonlanan Beethoven, bir daha sahnelere dönememiş ve en önemli gelir kaynağından olmuştur. Bestelediği eserlerin çok büyük bir bölümü risklidir, genellikle kahramanlığı ve zorlukları dışavurur; genel olarak kendi dönemi için bambaşka bir duyarlılığa sahiptir ve yeni bir çığır açmıştır.
Sonat No. 31, La bemol Majör Op.110
Üç bölümden oluşan sonat 1821 yılında yazılmıştır. İlk bölüm, şiirsel bir hava içindedir. Notanın ilk ölçüsünde “con amabilita” (sevgiyle) terimi kullanılmıştır. Müzik oldukça asil bir yalınlıktadır, rahat bir biçimde soluklanır, zamanın tadı çıkarılır, dinginlik hakimdir. İkinci bölüm ilk bölüme tezat biçimde ateşli ve hızlıdır. Bir halk şarkısının coşkusu içinde akıp giden ve espri havası taşıyan bu bölüm, Fa minör bir ilk kesit, teknik anlamda oldukça zor (ellerin çapraz çalınması ile) bir trio kesiti, ardından ilk kesitin yinelenmesi ve kısa bir bitiriş ile dinleyeni adeta bir an için sarsıp sonra bırakır. Üçüncü bölüm ise sağır olan Beethoven’ın iç dünyasına eğilerek bestecinin en dramatik anlarından birine hazırlar bizi. Bir anlatıcının “şimdi size hüzünlü bir hikaye anlatacağım” dercesine başlayan bir giriş kesiti, yerini “klagende lied” (ağlayan şarkı)ya bırakır. Şarkı sessizliğe gömülüp belli belirsiz sona erdikten sonra hafif bir nüansta Füg kesiti başlar. Füg, gitgide cesaret kazanır bir havada gelişir ama fügün ortasında, çözüm anına ulaşmadan bir kırılma noktası yaşanır ve “ağlayan şarkı” tekrar başlar. Bu sefer ritmik aksamalar ile duyurulan şarkı, dinleyene sanki şarkıyı söyleyen kişi artık hıçkırarak ve zorlanarak söylüyormuş izlenimini verir. Şarkının bitiminde bu sefer, üst üste tekrarlanan ve gitgide şiddetlenen Sol majör akoru, Beethoven’ın piyano başında sağırken duymaya çabalamasını düşündürür bize(!) Ama sonra füg, bu sefer temanın tersten çevrilmiş haliyle geri döner ve bir adamın hastalıktan sonra güçlenerek tekrar zaferle ayağa kalkması gibi müzik engellenemez bir heyecan ile gelişmeye başlar, hızlanır ve büyük bir coşku içinde parlak bir şekilde eser sona erer.


Llŷr Williams
JOHANNES BRAHMS (1833-1897)




Müziğe 7 yaşında başlayan Brahms, ilk piyano derslerini babasından almıştır. 16 yaşında bestelediği “Sevilen Valsler üzerine Fantezi”si çalınması hiç de kolay olmayan bir eserdir. İlk eserleri, “G. W. Marcks, Karl Würth” takma adıyla yayınlanmıştır. 25 Ekim 1853 yılında “Neuen Zeitschrift für Musik” dergisi için ilk Schumann’ın kaleminden Brahms için dökülen “…ve o geldi işte, bu seçkin ve kahraman nöbeti tutabilecek yeni bir kan. Hamburg’lu Johannes Brahms …” sözleri Brahms’ı Almanya’da adeta bir gecede ünlü yapar. Müzikle ilgilenen birçok kişinin ondan bir şeyler dinleme, yapıtlarını görme, bu yeteneği daha çok tanıma arzusu 20 yaşındaki genç besteciyi endişe içinde birkaç çalışmasını yok edecek kadar ürkütür. 1860’lardan (27 yaşından) itibaren Brahms’ın oldukça ilgi gören eserleri, besteciye büyük bir finansal başarı getirse de Brahms, mütevazi bir yaşam stilini ve parasını dostları özellikle de genç müzisyenleri desteklemek için harcamayı tercih eder. Platonik veya kısa süreli ilişkileri olmuş ama hiç evlenmemiştir. Hayatının yarısını ve profesyonel yaşamının çoğunu Viyana’da geçiren Brahms, bir röportajında: müzikal ilhamını doğaüstü bir kaynaktan aldığını “...fikirler tanrıdan bana olduğu gibi geliyor, sadece net temaları değil aynı zamanda onları akıl gözümde doğru form, harmoni ve orkastrasyonla donatılmış olarak görüyorum...” sözleri ile tanımlar. 3 Nisan 1897’de kanser nedeniyle yaşama veda etmiştir.
7 Fantezi Op. 116
Yaşamının son yılları Brahms’ın kendi başına, kendisi için yaşamayı arzu ettiği bir dönem olmuştur. Hatta, 1890’da artık daha fazla beste yapmak istemediğini söyleyen Brahms, daha sonra bu kararından vazgeçmiştir. Bestecinin 59 yaşında olduğu 1892 yılında, solo piyano için yazılmış olan bu romantik dönem eseri, op.116 katalog numarası ile kategorilendirilmiştir. 1982, aynı zamanda bestecinin, hem kızkardeşi Elisabeth’i hem de çok sevdiği Elisabeth von Herzogenberg’i kaybettiği yıldır. Brahms, yalnız başına kalmak istediği bu dönemde yazlarını geçirdiği ve çok sevdiği Bad Ischl’deki (Salzburg) evinde op.116, op.117, op.118 ve op.119’u yazmaya başlar ve yine bu dönemde Brahms ve Clara Schumann sürekli mektuplaşırlar. Eser, ilk kez yine 1892’de yayınlanır ve ilk üç bölümü ilk kez 1893’te Viyana’da seslendirilir.

FRANZ LISZT (1811 - 1886)




Macar besteci ve piyanist Franz Liszt, klasik müzik evreninin en karizmatik müzisyenlerinden biridir. Kiliseden, tiyatrodan, felsefeden etkilenmiş, hayatı boyunca değişik alanlara bakmış olmakla birlikte tüm serüvenleri içinde ‘Piyano’ hep merkezde kalmıştır. ‘Piyano Resitali’ kavramı Liszt tarafından geliştirilip olgunlaştırılarak bugünkü formunu kazanmıştır. Orkestral bir form olan ‘Senfonik Şiir’ de yine Liszt’in buluşudur. Liszt’in babası Haydn’ın orkestrasında çelist olarak çalışan saygın bir müzisyendi. İlk piyano derslerini Liszt’e babası verdi. 6 yaşında piyanoya başlayan Liszt, 8 yaşına geldiğinde ilk bestelerini yapmaya başlamıştı. 1821’de eğitim için Viyana’ya götürülen Liszt, Salieri’den ders almaya başladı. 1823’de Beethoven tarafından alnından öpülerek kendi deyişiyle müziğe vaftiz edildi. Aynı yıl ailesinin Paris’e taşınması nedeniyle Paris’e gitti. Kadınlar arasındaki popülerliği sık sık farklı bir kente taşınmasına yol açtı. Liszt, klasik müzikte romantik dönemin en merkezi figürlerinden biri olmuş; büyüleyici piyanizmi ile yaşadığı dönem boyunca Avrupa’yı ateşe vermiştir.
Hac Yılları
Années de Pèlerinage yani “Hac Yılları” Liszt’in solo piyano için bestelediği üç süitten oluşan bir settir, bir başyapıtı niteliğindedir. Eserin tamamında Liszt’in müzikal olgunluğunun, seyahati ve deneyimleri ile paralel bir şekilde geliştiği görülür. Liszt, bu çalışmasını zamanının Romantik Edebiyatı ile aynı çizgiye yerleştirir ve birçok parçanın önsözünde Schiller, Byron ve Senancour gibi yazarların edebi pasajlarına yer verir. Seyahati boyunca birçok yeni ülkeyi görmenin, buralardaki farklı ortamlarda tarih ve şiirle kutsanmanın, doğanın olağanüstülüğünü hissetmenin, tüm bunların bizimle belirsiz fakat doğrudan bir ilişki içinde olduğunu görmenin, ruhunda derin izler bıraktığını ve bu tanımsız fakat uyumlu, esrarengiz fakat inkar edilemez ilişkiyi hayat dolu bir etkilenim ve biraz da duygusal bir derinlikle müziğinde tasvir etmeye çalıştığını anlatır.
İlk süit “1. Yıl İsviçre” S160, ikinci süit, “2.Yıl:İtalya” S161 ve üçüncü süit “Üçüncü Yıl” S163 katalog numaraları ile kayda alınmıştır. İkinci yıla ayrıca “Venedik ve Napoli” başlığı altında üç parça eklenmiş ve S162 katalog numarası ile numaralandırılmıştır.
Sonetto 104 del Petrarca
Liszt’in S.161 katalog numarası ile kaydedilen, kontes D’Agoult ile İtalya’da yaşadığı (1837-1849) yıllarında yazılmış; İtalyan sanatını ve kültürünü temel alan “Hac Yılları: 2.Kitap (İtalya)” süitinin 5. parçası olan eser, ünlü İtalyan şair, düşünür ve ilk hümanistlerden Francesco Petrarca’nın (1304-1374) “Canzoniere” kitabındaki 104 numaralı soneden ilham alır. Solo piyano için yazılmış romantik dönem eseridir; 1858 yılında yayınlanmıştır.
Tarantella
Liszt’in S.159 katalog numaralı, dört parçadan oluşan (I.Lento, II.Allegro, III.Andante placido (Perucchini’nin “La Biondina in Gondoletta” şarkısını temel alan), IV.Tarantelles napolitaines) “Venezia e Napoli” adlı eseri, 1838-1840 yılları arasında bestelenmiş ve aynı yıl yayınlanan bu eser Clara Schumann’a ithaf edilmiştir. Liszt, bu eserin III. ve IV. parçaların daha sonra 1859 yılında tekrar yazarak 1861 yılında yayınlanan “Hac Yılları:İtalya” süitine ek yapmıştır. S.162 katalog numarası ile numaralandırılan bu yeni versiyon, I.Gondoliera
, II.Canzon, III.Tarantella olmak üzere üç bölümden oluşur; ilk versiyondaki III. ve IV. parçalar bu kez I. ve III. sırada yer alır. Bu parçalar, Venedik ve Napoli’nin müzikalitesine bir atıf niteliği taşır. Eserin üçüncü bölümü olan “Tarantella” S162/3, İtalyan asıllı Fransız besteci ve müzik koleksiyoneri Guillaume-Louis Cottrau’dan (1797–1847) temalar içerir. Tarantella 15-17.yy. arasında oldukça popüler olmuş Güney İtalya’ya ait geleneksel bir danstır. Halk arasında bu dansın, İtalya’daki Taranto kentinden adını alan “tarantula” adlı zehirli örümceğin sokmasıyla ortaya çıktığı ve sokulanların ancak bu dansı yaparak iyileşebilecekleri söylenirmiş.

RICHARD WAGNER (1813-1883)
19.yy’da müzik dünyasının önemli isimlerinden Alman müzisyen, opera bestecisi, şef ve teorisyen Wagner, müzik dünyasını etkileyen geliştirdiği müzik kavramı “Gesamtkunstwerk” ile çok yönlü bir sanatçı kimliği ortaya koyar. Yoksulluk içinde geçen Paris günlerinde tamamladığı Rienzi operasını 1842’de Dresden’de sahneler. 6 saat süren çok uzun bir opera olmasına rağmen seyirciyi coşturmayı başaran bu opera Wagner’in Almanya’da adının duyulmasını sağlayan ilk eser olur. Wagner, devrimci siyasi hareketleri nedeniyle sürgün edilir. Sürgün yaşamı 1862’ye kadar süren Wagner, İsviçre’deki sürgün yıllarında “Der Ring der Nibelungen” (Nibelungen Yüzüğü) adı verilen 4 ayrı operadan oluşan bir opera dizisini yazar. Bu arada tanıştığı varlıklı ipek tüccarı Otto Wesendonck’ın Zürih yakınlarındaki villasının bahçesindeki küçük bir köşkü kiralar, evsahibinin eşine olan aşkı Wagner’e operalarının en uzunu ve en zoru olan “Tristan ve İsolde”’i yazması için ilham verir. Eser, 1865’de Münih’te Bavyera Kralı’nın huzurunda sahnelenir. Bavyera Kralı’nın desteği ile ekonomik sıkıntıları sona eren Wagner, tek komik operası “Die Meistersinger von Nürnberg” (Nürnberg’in Usta Şarkıcıları) operasını yazar. 1874’te Kral II. Ludwig’in desteği ile birleşik sanat eseri (müzik, şiir, görsel sanatlar, dans gibi tüm sanatların operada harmanlanması) “Gesamtkunstwerk” kavramına uygun olarak Bayreuth’ta opera binası yapılır. Nibelungen Yüzüğü operasının tamamı ilk kez bu binada 1876’daki ilk sanat festivalinde sahnelenir. 1883 kışını geçirmek için gittiği Venedik’te kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden Wagner’in mezarı Bayreuth’taki villasının bahçesindedir.
Isoldens Liebestod 
Wagner’in 1857-1859 yılları arasında yazılan üç bölümlük Tristan und Isolde operasının son bölümündeki “Aşk ölümü” aryasını esas alır. S.447 katalog numarası ile kayda alınmış olan eser, ilk kez bestecinin 56 yaşında olduğu 1867 yılında yazılmıştır ancak 1875 yılında yazılmış ikinci bir versiyonu daha vardır.
İstanbul Resitalleri, Kasım 2012

Detaylı bilgi için http://www.istanbulrecitals.com/1213/resital/williams.html

Yorumlar